Frédéric Lacroix, GUIDE DU VOYAGEUR À CONSTANTINOPLE ET DANS SES ENVIRONS,
contenant l’histoire de cette capitale depuis sa fondation jusqu’à sa conquête par Mahomet
II, l’indication et la description des localités les plus remarquables; des recherches
historiques sur les principaux monuments; et en général tout ce qui peut être utile aux
voyageurs ; avec un plan détaillé de Constantinople, Bellizard, Dufour, Paris, 1839. xvi, 191
s, 1 renkli katlanır İstanbul haritası (62 x 73 cm), 19.5 x 14 cm, kağıt kapağında.
Büyük renkli haritası eşliğinde ilk defa görülen bir turist rehberine göre 1830’larda İstanbul...
İstanbul ve çevresi için bir gezi rehberi niteliğinde olan kitap, alt başlığından da anlaşıldığı gibi,
kuruluşundan fethine kadar başkentin tarihini, en dikkate değer yerlerinin tasvirini, başlıca anıtlar
üzerine tarihsel araştırmaları ve genel olarak seyyahlar için yararlı olabilecek “her şeyi” içermektedir.
Lacroix’nın bu rehberi tarih, mimarlık, çevre ve toplum hakkındaki tasvirleri ve gözlemleriyle
1830’lar İstanbul’una ışık tutmaktadır. Yazar bu yazıda özellikle vurgulanan Pera ve Tarihi
Yarımada’nın yanı sıra tüm Boğaz köyleri ile Üsküdar, Eyüp ve Prens Adaları’nı da edebi bir dille
anlatmıştır. 19. yüzyılın ilk yarısında kitle turizminin gelişmesiyle birlikte yaygınlaşmaya başlayan
rehber kitaplarında görülen tarafsız, evrensel, ansiklopedik nitelikteki kurgu Lacroix’nın kitabında
da dikkati çeker. Lacroix’nın objektif ve tarafsız yaklaşımı kitabın belirgin özelliklerinden biridir.
Örneğin, kimi yazarların kötü niyetle, İstanbul’un içinin, yabancıların nereye basacaklarını bilemedikleri
“iğrenç bir çirkef kuyusu” olduğunu söylemelerini eleştirerek, gezilip görülen pek çok
yerdeki sokak, meydan ve kavşakların en güzel Avrupa kentlerine yaraşan bir büyüklük ve temizliği
yansıttığını belirtmesi bu tutumu ortaya koymaktadır. İstanbul’da geceleri yaşanan kapkaç olaylarını
anlatıp okurlarını uyarırken de Lacroix, bunun Avrupa başkentlerinde de rastlanan bir durum
olduğunu, Paris’in en işlek mahallelerinde bile insanların geceleyin soyulduğunu hatta öldürüldüğünü
eklemektedir. Lacroix kitabında, görülmesi gereken yerler hakkında bilgi vermenin yanında,
İstanbul’a gelen yabancıları belli konularda uyarma görevini de yerine getirmektedir. Örneğin,
kayıkla Dolmabahçe açıklarından geçilirken, saray görülür görülmez derhal tenteyi indirmek ve
alçak sesle konuşmak gerekmektedir. Gülmek, bağırmak, herhangi bir müzik aleti çalmak, elinde
ateşli bir silah tutmak, sarayın bulunduğu yöne doğru denize tükürmek, hele hele parmağıyla sarayı
göstermek, kesinlikle yapılmaması gereken şeylerdir. Bu kurallara uymamanın bedeli yirmi sopa
yemek ya da para cezası ödemektir. Kuralı çiğneyen bir Frenk olduğunda cezayı çekmek kayıkçıya
düştüğünden, Lacroix bu konuda çok hassas davranmak gerektiğini hatırlatmaktadır. 19. yüzyılda
kaleme alınmış rehber kitapların pek çoğunun yazarı gibi, Frédéric Lacroix (1811-1863) da meslek
yaşamına coğrafyacı olarak başlamıştır. 28 yaşında yayımladığı İstanbul rehberinin ardından, özellikle
Güney Amerika ülkelerine yönelik yayınlar yapmıştır. Blackmer ve Atabey’de kaydı olmayan
son derece nadir bir kitaptır.